Tuzun sırrı
Tuzun kan basıncını yükselttiği uzun yıllardır bilinen bir gerçek. Ancak uzmanlar sonunda bunun nedenini keşfetti.
İşin ilginç yanıysa 16 yıl önce uzay yolculukları sırasında yapılan bir deneyin çözüme önayak olması. Alman astronot Reinhold Ewald 1997 yılında uzayda hem bir bilim adamı hem de denek olarak üç hafta geçirdi. Ewald yer çekimsiz ortamda metabolizmada yaşanan değişiklikleri kayıt altına alabilmek için uçuştan başlayarak geri dönüşünden iki hafta sonrasına kadar yiyip içtiği her şeyin notunu tuttu. Ewald “Uçuş sırasında kontrollü bir şekilde gıda ve içecek tüketmeye ve bunları kayıt altına almaya büyük özen gösterdim. Daha sonra vücudumdaki tuz seviyesinde dünya üzerinde veya tıp kitaplarından alışık olunmayan bir farklılık keşfedildi” şeklinde konuşuyor. Astronotun kan değerlerindeki farklılıklar ile tükettiği gıda ve içecekler karşılaştırıldı. Sonuçta Reinhold Ewald’ın vücudunda uzay yolculuğu sırasında yüksek miktarda tuz biriktiği tespit edildi. Ewald’ın vücudunda sağlıklı bir insanın yaklaşık 6 litre vücut sıvısında bulunabilecek kadar fazladan tuz birikmişti. Ancak Ewald’ın kilosu değişmemişti.
‘Vücut çok daha karmaşık çalışıyor’
Rupert Gerzer gibi Alman Havacılık ve Uzay Merkezi’nin birçok çalışanı tuzun vücutta çözündüğünü, fazla tuzunsa böbrekler üzerinden idrar yoluyla dışarı atıldığını düşünüyordu. Ancak yapılan deney insan vücudunun çok daha karmaşık bir şekilde çalıştığını ortaya koyuyor.
Konuya açıklık getirmek için bir sonraki deney öğrenciler üzerinde yapıldı. Araştırmacılar bir grup öğrenciye normalde gıda ve içecekler yoluyla aldıklarından çok daha fazla tuz yükledi.
Ewald “Denek olarak kullanılan ve karantinada tutulan zavallı spor öğrencileri… Ancak çabalar sonuç verdi. Sadece vücut sıvısındaki tuz miktarının ve kan basıncının yükselmediği; tuzun bağışıklık sistemi, kemik üretimi ve kemik erimesinde de payı olduğu tespit edildi” açıklamasını yapıyor.
Reinhold Ewald ile aynı deneyimi yaşayan deneklerin de vücutlarında tuz birikti ve tansiyonları yükseldi.
Nasıl bir yol izliyor?
O dönemde Berlin’de tıp eğitimi alan Jens Titze tuzun vücuttaki işleyişinden öyle etkilenmiş ki, moleküler etki mekanizmasını daha ayrıntılı şekilde anlamaya merak salmış. Profesör Titze bugün Erlangen Üniversite Kliniği’nde bu konuda yapılan bir araştırmanın başında bulunuyor.
Titze çalışmaları sayesinde tuzun vücutta nasıl bir yol izlediğini anlamayı başardı. Bu konuda en önemli rolü bir çeşit akyuvar olan makrofajlar üstleniyor. Makrofajlar deri altındaki tuz ve sodyum miktarını ölçüyor.
Titze “Bir akyuvar popülasyonu olan makrofajlar tuzla özel olarak ilgileniyor. Deride fazla sodyum depolandığında derideki lenf kılcal damarları üzerinden sodyumu taşıyor” diyor.
Makrofajlar bunun için lenf sistemine yani vücut sıvısını taşıyan damarlara genişlemeleri için onu uyaran kimyasal bir haberci salgılıyor. Ancak tüm akyuvarlar makrofajlar gibi tuzla büyük bir uyum içinde çalışmıyor.
Makrofajlar ve T hücreleri
Jens Titze “Başka bir akyuvar popülasyonu olan T hücreleri aynı şartlar altında tuzla karşılaştıklarında vücut dokularına zarar veriyor. Bu elbette büyük bir felaket ve buna otoimmünite deniyor” açıklamasını yapıyor.
Herhangi bir organizmanın bağışıklık sisteminin kendi protein ve dokularına karşı immün yanıt oluşturmasına “otoimmünite”, bu yanıt sırasında oluşan antikorlara ise “otoantikor” adı veriliyor. Organizmanın kendi yapılarına karşı otoantikorlarla saldırıya geçmesi ise dokularda bozulmaya sebep oluyor.
Kısacası çok fazla tuz tüketenler sadece yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklara yakalanma risklerini artırmıyor. Fazla tuz, örneğin MS yani multipl skleroz gibi otoimmün hastalıklarda hastalığın seyrini de ağırlaştırabiliyor.
Ancak bu alanda daha yanıt bekleyen birçok soru var. Örneğin ileri yaşlardaki insanların normal beslenseler de neden deri altında fazla tuz depoladıkları hâlâ açıklık kazanmış değil.
Sosyal Medya