Otizmle İlişkili Dil ve Konuşma Sorunları, Terapisi ve Öneriler
Otizm, sosyal becerilerde ve iletişimde problemlere neden olan bir gelişimsel bozukluktur. Hafif ya da şiddetli olabilir. Her birey için farklı bir nitelik gösterir. Otizm aynı zamanda Otizm Spektrum Bozuklukları olarak da bilinir (ASHA, 2008).
Klinik özelliklere bakıldığında her otizmli çocuğun birbirinden farklı olduğu ve pek çok çocuğun otizm belirtilerinin tümünü sergilemediğini görmekteyiz. Otizmli çocukların dil ve konuşma becerileri normal olan akranlarından büyük ölçüde farklılık göstermektedir. Otizmde yaşanan belki de en büyük sorun iletişim sorunlarıdır. Ancak bu bozukluk kümesi bir yelpazedir ve her birey için otizm farklı bir tablo sergiler. Bu çocukların %50’sinin ifade edici dil becerileri gelişmemektedir (Korkmaz, 2005). Diğer taraftan bu spektrum içerisinde bulunan ancak çevresiyle iletişim kuran ve akranlarıyla birlikte eğitim gören çocuklar da vardır.
Otizmde daha yaşamın ilk yıllarında iletişimde bazı belirtiler göze çarpabilir. Korkmaz’a (2010) göre otizmde 8. ayda karşılıklı ortak dikkatin gelişmemesi; işaretin olmaması, çevreye karşı ilgisizlik, göz göze gelindiğinde anlamlı bir iletişimin yeterli süre ve kalitede kurulamaması dikkat çeken özelliklerdir. Ayrıca bunlara taklit yetisinde (normal bir yeni doğan kendisine dil çıkaran annesine yanıt olarak dil çıkarabilir) ve jest gelişiminde bozukluk da (“baş baş” veya “bay bay” jestinin gelişmemesi) eklenebilir. Son yıllarda otizmde farklılaşan babıldamaları inceleyen çok önemli araştırmalar vardır.
Bu çocuklar genellikle sözel iletişimi kullanamazlar ya da bu becerileri oldukça sınırlıdır. Basit isteklerini ve ihtiyaçlarını ifade etmeleri daha güç olabilir. Sözcük hazineleri zayıftır. Adlandırılan sözcüğü bulma veya yönergeleri takip etmede güçlük yaşarlar (http://www.asha.org). Alıcı dilleri zayıftır. Ancak bu durum kimi zaman akıcı konuşmaları yüzünden fark edilmez. Göz kontağı, jest, mimik gibi sözel olmayan iletişim araçlarını da kullanmazlar. Ortak dikkat kuramazlar. Anında ekolali yaygındır. Gecikmiş ekolalide ise sözcükler, sözcük öbekleri, hatta TV ve radyolardaki reklam müzikleri dahi herhangi bir tetikleyici olmadan tesadüfî olarak genellenir. İletişim kapsamında soruları cevaplamada güçlük çekerler. Ben/sen ayrımını ya da altın/üstünde gibi nesnelerin konumlarını bildiren edatları bağlama göre uygun şekilde kullanamazlar. Konuşmalarının hızı, ritmi, entonasyonu ve perdesi alışılmadıktır. Kimi zaman ilgilendikleri konu hakkında çok detaylı şekilde konuşmayı tercih ederler. Konuşan çocuklar sıklıkla akıcı bir konuşma geliştiremezler ve konuşmalarının anlaşılırlığı düşüktür. Dil ve iletişim becerileri çok iyi olan çocuklar bile şakaları, mecazi anlamları vb. anlamazlar. Dil kullanımları katıdır ve bunu bağlama göre değiştirmezler (Aarons ve Gittens, 1999).
Nedenlerine bakıldığında otizmin nörobiyolojik bir sendrom olup farklı mekanizmalar üstünden birçok farklı alt tipi olan bir bozukluk olduğu düşünülmektedir. Genetik temelde ama çevresel koşullardan da etkilenen nöroanatomik devrelerin tutulma yaygınlığına ve derecesine bağlı olarak klinik belirtiler ortaya çıkar (Korkmaz, 2010). Çiyiltepe (2007) otizmli bireylerde BBT (bilgisayarlı beyin tomografisi) ve MRI (manyetik rezonans görüntüleme) çalışmalarında frontal lob (planlama ve kontrol bölgesi), limbik sistem (duygusal düzenlemeler), beyin sapı, ventrikül ya da beyincikte anormallikler (motor koordinasyon) bulunduğunu belirtmektedir.
Otizmin bilinen kesin bir sağaltımı (tedavisi) yoktur. Ancak erken müdahale ve uygun eğitim yaklaşımlarıyla yetersizliğin şiddeti çeşitli derecelerde azaltılabilir. Müdahale mümkün olan en erken yaşta başlamalı ve yoğun şekilde sürdürülmelidir. Erken müdahale ve okul öncesi programların uygulanması çok önemlidir. Süreçte bir dil ve konuşma terapisti değerlendirme yaparak otizmli çocuğun dil ve konuşma ihtiyaçlarını belirler. Bu ihtiyaçlara uygun bir terapi programı hazırlanır. Terapi geleneksel dil ve konuşma yaklaşımlarını, alternatif ve destekleyici iletişim yaklaşımlarını ve davranışsal müdahaleleri içerebilir (http://www.asha.org).
Otizmde müdahalelere geldiğimizde pek çok yaklaşımın olduğunu görürüz. Ancak bir eğitim/terapi yaklaşımının seçiminde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta söz konusu yaklaşımın kanıt temelli bir yaklaşım (bilimsel temelli yöntemler) olup olmadığıdır. Kanıt temelli yaklaşımların incelendiği önemli kaynaklardan biri “National Standards Report”dur (National Standards Project, National Autism Center). Ayrıca uygulamacılar sistematik gözden geçirmelerden ve Cochrane gibi veri bankalarından faydalanabilir. Örneğin otizmde kanıt temelli uygulamaların incelendiği Simpsons’ın (2005) çalışmasında uygulamalı davranış analizi (UDA) (Hagopian, Crockett, van Stone, DeLeon, & Bowman, 2000), ayrık denemelerle öğretim (Committee on Educational Interventions for Children with Autism, 2001) ve temel tepki öğretimi (Hupp & Reitman, 2000) “bilimsel temelli yöntemler” olarak değerlendirilmektedir. Bununla birlikte PECS (Picture Exchange Communication System/Resim Değiş-Tokuşuna Dayalı İletişim Sistemi) (Pyramid Educational Consultants,2005), fırsat öğretimi (Charlop- Christy & Carpenter,2000), yapılandırılmış öğretim (TEACCH vb.; Panerai, Ferrante,Caputo, & Impellizzeri,1998), alternatif ve destekleyici iletişim sistemleri (ADİS) (Ogletree,1998), yardımcı teknolojiler (Tjus, Hinmann, & Nelson, 2001) ve ortak eylem rutinleri (Joint action routines; Prizant, Wetherby & Rydell, 2000) yöntemleri “ümit verici” çalışmalar grubunda değerlendirilmiştir. Bunun dışında pek çok yöntem ise “uygulama için sınırlı destekleyici bilgi” grubunda değerlendirilmiştir.
Otizme yöntelik müdahalelerde başarılı olmak için pek çok yetersizlikte olduğu gibi, otizmin belirtileri, otizmli çocukların ihtiyaçları ve öğrenme tarzları vb. gibi konularda ayrıntılı bilgi sahibi olmak oldukça önemlidir. Öncelikle belirtilmelidir ki otizm için sihirli sonuçlar veren bir terapi yaklaşımı yoktur. Bunun için, kimi zaman otizmde son derece olumlu sonuçlar alınsa da ailenin beklentileri uygun bir düzeye çekilmelidir. Otizmi olan çocuklar farklı şekilde öğrenirler, ancak bu öğrenme akranları kadar başarılı olmayabilir.
Otizmli çocuklarla çalışırken nazik ama net ve tutarlı bir yaklaşım gösterilmelidir. Yapılan uygulamalar standart bir mental retardasyon programı uygulamalarından farklı olmalıdır. Fiziksel ortam iyi düzenlenmeli; ortamda ve çalışma sürecindeki belirsizlikler azaltılmalıdır. Günlük çalışmaların sırası bir panoda çeşitli görsellerle belirtilebilir.
Eğitim olabildiğince erken yaşlarda başlamalı, bireysel olarak planlanmalı, yoğun olarak sürdürülmeli ve değişen koşullara karşı esnek olmalıdır. Bu çocukların en temel ihtiyaçları iletişim kurma fonksiyonunun fark ettirilmesidir. Öncelikle ortak ilgi kurma, taklit, sıra alma, dikkat, basit iletişim davranışları, temel sosyal beceriler ve temel kavramlar üzerinde çalışınız. Sosyal öyküler ve rol oynama tekniklerini sık sık kullanınız. İletişim kurmada ya da diğer çalışmalarda görsel materyallerden faydalanınız. Çeşitli duyusal uyaranlardan yararlanınız. Çalışmalarınızda kanıt temelli uygulamaları tercih ediniz. Uygulamalı davranış analizi prensiplerini (UDA) temel alan teknikleri kullanınız. Uygun öğrenciler için PECS gibi alternatif yaklaşımları yararlanınız. Sadece çocuğun sözel değil sözel olmayan iletişimine de dikkat ediniz. Doğal dil öğretim yaklaşımlarını kullanınız. Ona basit bir dil örüntüsü sununuz.
Yönerge verirken başta bedensel işaretleri de ek olarak kullanınız. Otizmli bir çocuğun bir uyarana tepkiyi göstermesi normalden daha fazla zaman alabilir. Bunu sabırla bekleyiniz. Bu çocuklarda genelleme önemli bir problemdir. Çalıştıklarınızı doğal ortamda genellemeye önem veriniz. Bunu aileden de isteyiniz. Çocukların eğitim sürecini etkileyebilecek dikkat, hiperaktivite, öfke vb. ek problemleri varsa aileyi bir çocuk ruh sağlığı uzmanına yönlendiriniz.
İlgilerinden yola çıkarak çocuğu çeşitli hobilere yönlendiriniz ve olabildiğince aktif olmasını sağlayınız. Arkadaşlarıyla oyun oynamasını ve iletişim ağırlıklı vakit geçirmesini sağlayınız. Diğer öğrencilere otizmin ne olduğunu uygun bir dille anlatınız ve onların da desteğini alınız. Çocuğun aldığı diğer terapileri/eğitimleri öğreniniz, ilgili uzmanlarla sık sık görüşünüz ve benzer bir yaklaşım içinde olunuz.
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Emrah Cangi
Kaynakça:
Aarons, M.; Gittens, T. (1999). The Handbook of Autism: A Guide for Parents and Professionals. New York: Routledge.
American Speech-Language-Hearing Association, Definitions of Communication Disorders and Variations. USA: American Speech-Language-Hearing Association.
Cangi, E. (2011) Dil ve Konuşma Bozuklukları, Özel Eğitim, Ed: Barut, Y., 2. Baskı, İstanbul: Lisans Yayıncılık.
Çiyiltepe, M. (2007). Dil ve Kavram Gelişimi. Dil ve Konuşma. Gelişiminde Sorunlara yol Açan Nedenler. Ankara: Kök Yayıncılık.
Korkmaz, B. (2005). Dil ve Beyin; Çocuklarda Dil ve Konuşma Bozuklukları. İstanbul: Yüce Reklam, Yayım, Dağıtım.
Korkmaz, B. (2010). Otizm: Klinik ve nörobiyolojik özellikleri, erken tanı, tedavi ve bazı güncel gelişmeler, Türk Pediatri Arşivi, 6, 45.
National Standards Project, “National Standards Report,” National Autism Center, Randolph, MA, USA, 2009.
Simpson, R. L. (2005). Evidence-Based Practices and Students With Autism Spectrum Disorders. USA: Focus on Autism and Other Developmental Disabilities. 20, 3, 140-149.
(http://www.asha.org), 28.03.2013.
Sosyal Medya