Otizm nedir?
-Doç. Dr. Binyamin Birkan-
Otizm, doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk üç yılında fark edilen karmaşık bir gelişimsel bozukluktur. Otizmin, beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen bir sürecin sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Zihinsel gelişimi ve ihtiyaç dışı sosyal iletişimi etkilediği ölçüde ağırlaşır.
Otizm çocuğun çevresiyle yeterli sosyal ilişkiyi kuramaması, dil/iletişim alanında belirgin gelişim kusurları ve tekrarlayıcı, kalıplaşmış davranış sorunlarıyla karakterizedir. Genelde konuşma yoktur ya da konuşmada ciddi bir gecikme görülür. Çocuklar kendilerinden beklenildiği şekilde çevrelerindeki kişiler, nesneler ve olaylarla ilgilenmezler. Aynı zamanda normal gelişim gösteren akranları gibi dokunma, tat alma, işitme ve görme duyularıyla beklenen tepkileri vermezler. Çocukların birçoğu tekrarlayan davranış, öfke ve kendine zarar verme gibi toplumsal olmayan problem davranışlar sergilerler. Otizmden etkilenen çocuklar dil gelişimleri ve zihinsel düzeyleri ölçüsünde toplumsal hayatta yer alabilirler.
Otizme her çeşit toplumda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır nedenleri kesin olarak bilinememektedir. Ancak nedeni olabileceğine dair bazı bulgular vardır. Genetik faktörler, beyinde oluşan bir hasar (Örn: Hamilelik ya da doğum esnasında meydana gelen problemler), ailenin ya da çocuğun zehirli kimyasal maddelere maruz kalmış olmaları bu nedenler arasında sayılmaktadır.
*Otizmin çocuk yetiştirme özellikleri ya da ailenin ekonomik koşulları ile bir ilişkisi yoktur.
*Otizm, günümüzde rastlanan en yaygın gelişimsel nörobiyolojik bozukluktur ve her 110 çocuktan birini etkilediği kabul edilmektedir. Ayrıca, otizmin erkeklerdeki yaygınlığı, kızlardan üç-dört kat fazladır.
*Otizm tanısı olan çocukların çoğunda değişik derecelerde öğrenme güçlüğü ve zeka geriliği de görülür.
*Otizm ya da daha az sayıda ya da şiddette belirti içeren atipik biçimleri (Yaygın Gelişim Bozukluğu başka türlü adlandırılamayan) tanısı almış olan her çocuk diğerinden farklıdır. Ayrıca, herhangi bir tanı almış olsun ya da olmasın, her bireyin kendine özgü bir kişiliği ve ruhsal yapısının olduğu da unutulmamalıdır.
*Otizmi olan çocukların dış görünümleri diğer çocuklardan farklı değildir; ancak, davranışları ve gelişimsel özellikleri farklıdır. Dolayısıyla otizm tanısı, laboratuar sonuçlarıyla ya da tıbbi testlerle konulamaz. Tanı uzmanlar tarafından çocuğun gözlenmesi, gelişimin düzeyinin saptanması ve anne-babalara çocuğun özellikle sosyal (insan ilişkileri) gelişimi hakkında sorular sorulmasıyla konur. Otizmin tanısı şu andaki bilgilerle 12 aylıktan itibaren konabilir. Erken yaşta tanı konması, bir an önce eğitimin başlaması açısından önemlidir.
ÖZEL EĞİTİM METODU ŞART!
Otizmin tedavisi konusunda yapılan birçok çalışmanın sonucunda en iyi tedavinin eğitim olduğu anlaşılmıştır. Diğer tüm yöntemler çocuğun gelişimini desteklemek için kullanılır. Bu nedenle, hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, bunun yanında özel eğitim (ABA/UDA Metodu) şarttır.
Özel eğitimden beklenen en temel yararlar, çocuğun sosyal ilişkilerinin gelişmesi ve iletişim becerilerinin artması, takıntılı davranışlarının ise azalmasıdır. Sunulan özel eğitim hizmetlerinin yoğun ve kesintisiz olması da büyük önem taşır. Yoğunluk, haftada en az 20 saat anlamına gelirken; kesintisizlik, yılda 12 ay demektir!
Erken eğitim, özellikle 5 yaşından önce alınan yoğun özel eğitim, çocuğun gelişimi için çok önemlidir. Böyle bir eğitim alan otizmli çocukların yarısına yakınının çok büyük gelişme gösterdiği, eğitimlerini diğer çocuklarla birlikte genel eğitim sistemi içinde sürdürebildiği, dahası ergenlik döneminde yaşam kalitesinin ve toplumsal uyumunun belirgin ölçüde düzeldiği gözlenmektedir.
Kategori: Yazarlar
Sosyal Medya