Neden Normal Doğum Tercih Edilmeli?
Sezaryen karın duvarı ve rahim ön duvarının kesilerek bebeğe ulaşılması ve bu yolla bebeğin anne vücudu dışarısına çıkarılmasıdır. Bu durum genellikle anne ve / veya bebekle ilgili bir problemin varlığında doğumun biran önce gerçekleşmesi gerektiğinde başvurulan bir yoldur. Ayrıca bebeğin doğum kanalından geçerek sağlıklı olarak doğması mümkün görünmüyorsa yine bu yol izlenmektedir. Ancak son yıllarda özellikle hastane ve ameliyathane koşullarının iyileşmesi ve anestezi tekniklerinin daha da gelişmesi ile belli bir sebep yokken bile isteğe bağlı olarak anne adayları normal doğum yerine sezaryenle doğumu tercih etmeye başlamışlardır.
Burada incelenmesi gereken konu , sebepsiz yere yapılan sezaryen doğumların anne ve/ veya yenidoğan sağlığı açısından bir olumsuzluk içerip içermediğidir.
Gelişmiş ülkelerde bir dönem 1965 ile 1988 yılları arasında özellikle ABD’de sezaryen doğumların % 4.5’lerden % 25’lere ulaştığı görülmüştür. Bu artışa yönelik olarak 1991 yılında ABD Halk Sağlığı Merkezi sezaryen oranlarının % 15’lere çekilebilmesi için bir çalışma başlatmıştır. Bugün ABD’de sezaryen doğum hızı %21 civarında seyretmektedir.
Türkiye’deki duruma bakıldığında sezaryen oranlarının yukarıdaki rakamların çok üzerinde olduğu görülmektedir. Özellikle sosyoekonomik düzeyi yüksek olan anne adaylarının daha ziyade sezaryen doğuma yöneldikleri ve sezaryen oranlarının % 80-90’lara kadar çıkabildiği izlenmektedir. Ancak Türkiye genelinde bu oranlar konusunda ayrıntılı veriler yoktur.
Sezaryenle normal doğumun anne ve yenidoğan sağlığı açısından incelenmesi gerekir:
Anne açısından bakıldığında sezaryen büyük bir ameliyattır. Burada genel anesteziye bağlı problemler ile kesiden kaynaklanan kanama , enfeksiyon, idrar yolu enfeksiyonu ve damarda pıhtı oluşumu riski sezaryende belirgin olarak daha yüksektir. Bu durumlardan biri oluştuğu zaman annenin hastanede kalış süresi uzamakta ve doğum giderleri artmaktadır.
Anne ölüm hızı sezaryen ve normal doğum açısından karşılaştırıldığında ise; sezaryende anne ölüm oranı 6 kat daha fazladır.Ancak bu oran gerek acil ve gerekse isteğe bağlı olarak yapılan sezaryenlerin tümünü içermektedir. İsrail’de yapılan istatistiksel bir araştırmada 1984 ile 1992 yılları arasında İsrail’de yapılan tüm doğumlarda epidural anestezi ile yapılan ve acil olmayan koşullarda gerçekleştirilen sezaryen doğumlarda anne ölüm hızının normal doğumunda altında olduğu anlaşılmıştır. Ancak bu verilerin tekrarlayan çalışmalarla desteklenmesi gerekmektedir.
Yeni doğan açısından bakıldığında ise; bugüne kadar yapılan araştırmalarda acil olan durumlar ve gerekli haller dışında , isteğe bağlı olarak yapılan sezaryen doğumlarının yenidoğan için daha avantajlı olduğuna dair bir bulgu yoktur. Aksine fetusun doğum kanalından geçmeden doğduğu durumlarda bir dizi olumsuzluk yenidoğanı etkileyebilir.
Doğum eylemi başlamadan ( ağrı çekmeden ) doğumun gerçekleşmiş olması ve fetusun doğum kanalından geçmemesi yenidoğanın akciğer fonksiyonlarını bozabilir ve yaşamın ilk günlerinde solunum problemlerine yol açabilir. Sezaryen sırasındaki anestezik maddeler ( özellikle genel anestezi sırasında ) göbek kordonu yoluyla fetusa geçerek yenidoğanın solunum merkezlerini baskılayıp bebeğin doğar doğmaz ağlayamamasına yol açabilir. Bu durumda tecrübeli bir çocuk hekimi tarafından canlandırma işlemi uygulamak gerekmektedir.Ayrıca sezaryen sonrası annenin bebeği emzirmesi gecikebilir ve bu nedenle bebeğin emmesinde ve annenin sütünün gelmesinde problemler yaşanabilir.
Yukarıdaki tüm durumlar göz önüne alındığında gerekmeyen durumlarda sezaryenle doğum yapılması gerek anne ve gerekse bebek için uygun görünmemektedir.
Doğumun şekli konusunda , tüm gebelik sırasında olduğu gibi, doğum doktoruyla tam bir işbirliği içerisinde olmak gerek anne ve gerekse doğacak çocuk için büyük önem taşımaktadır.
Sosyal Medya