Gebelik ve Süt Verme Döneminde D Vitamini Desteği
D vitamini ve etkileri konusunda neler biliyoruz?
D vitamini ile insan sağlığı arasındaki ilişki, 1900’lerin başında riketsin tedavisinde D vitamininin etkili olduğunun gözlenmesi ile kurulmuştur. D vitamini yetersizliğine bağlı klinik problemler olan rikets ve osteomalazi günümüzde önemini korumakla birlikte D vitamini, son yıllarda esas olarak “subklinik D vitamin eksikliği” tanımı çerçevesinde ve iskelet sistemi dışındaki etkileri nedeniyle güncelleşmiştir.
Aktif D vitamini, vitamin D reseptörüne (VDR) bağlanarak etkisini gösterir. Başlıca etkileri;
• İntestinal kalsiyum emilimini arttırmak,
• Paratiroid hormone gen transkripsiyonunu engellemek,
• Kemik matriks proteinlerinin ekspresyonunu düzenlemek ve
• Osteoklast farklılaşmasını hızlandırmaktır.
Son yıllarda fare modelinden elde edilen bilgiler D vitamini eksikliği durumunda;
➢ Tip 1 diyabet ve inflamatuar barsak hastalığı gibi otoimmün hastalıkların riskinin arttığını,
➢ Spontan kanser oluşumunda artma olmadığını fakat onkogen ve kemokarsinojlenlerin kolaylaştırdığı tümörlere eğilimin arttığını,
➢ Renin yüksekliği olan hipertansiyon, kardiyak hipertrofi ve tromboz eğiliminde artışın söz konusu olduğunu göstermiştir.
Bu araştırmalar dikkatleri D vitamininin kemik dışı (klasik olmayan) etkilerine yöneltmiştir.
Vücudumuzda D vitamininin yeterli düzeyde olup olmadığı nasıl değerlendirilir ve D vitamini eksikliğinde ne gibi sorunlar veya hastalıklar meydana gelir?
İnsan vücudunda D vitamini durumu “25-hidroksi vitamin D (25-OHD)” düzeyi ile değerlendirilmektedir.
Serum 25-OHD düzeyi
➢ Güneş ışığına maruziyet,
➢ Yaşanılan bölgenin deniz seviyesinden yüksekliği,
➢ Deri pigmentasyon yoğunluğu,
➢ Yaş ve
➢ Beslenmeyle alınan D vitamini miktarına göre değişmektedir.
D vitamini eksikliğinde bir eşik değer belirlenmesi konusunda tartışmalar sürmektedir. Erişkinlerde 30 ng/ml altındaki değerler yetersiz/düşük, 10 ng/ml altı ise eksiklik olarak kabul edilmektedir. Genel olarak eksiklik/şiddetli eksiklik durumlarında çocuklarda rikets, erişkinlerde ise osteomalazi gelişmektedir. Bunun yanında D vitamini düşüklüğü özellikle sekonder hiperparatiroidizm gelişen bireylerde olmak üzere osteoporoz gelişimi için önemli bir risk faktörüdür. Ayrıca kas güçsüzlüğüne ve buna bağlı düşmelere neden olarak kırık riskini artırmaktadır. Daha önce değinildiği gibi D vitamini düşüklüğünün kanser, diyabet ve diğer otoimmün hastalıklar için risk faktörü olduğu konusunda epidemiyolojik/biyolojik veriler vardır. Bu nedenle erişkin sağlığı bakımından yeterli D vitamini düzeyine sahip olmak giderek önem kazanmaktadır.
Gebelik dönemindeki D vitamini eksikliği, hangi sorunlara neden olur?
Maternal D vitamini eksikliğinin yenidoğan ve bebeklik dönemindeki D vitamini eksikliği ve “bebeklik dönemi riketsi” için en önemli risk faktörü olmaktadır. D vitamininin özellikle kemik dışı etkileri göz önüne alındığında, gebelikteki D vitamini eksikliğinin fetus üzerindeki etkilerinin yaşam boyu sürebileceği üzerinde durulmaktadır.
Annenin gebelikte ve laktasyon döneminde normal kalsiyum dengesi için D vitamini düzeyinin yeterli olması gereklidir. Fetus kalsiyum ihtiyacını anneden karşılar. 25-OHD plasentayı geçebilir ve yenidoğanlar doğumda annelerin sağladığı D vitamini desteğine bağımlıdır. Doğumla birlikte anneden sağlanan kalsiyum kesilir ve ilk günlerde bebekler PTH ve aktif D vitamini ile kendi kalsiyum dengelerini korumaya çalışırlar. Ülkemizde yapılan bir çalışma yenidoğanlarda düşük 25OHD düzeyi için en önemli risk faktörünü anne 25OHD düzeyini 10 ng/ml’nin altı olarak saptamıştır. Bu nedenle vitamin D eksikliği olan annelerden doğan bebeklerde eğer dışarıdan destek sağlanmazsa serum 25-OHD düzeyleri hızla düşer ve bu da yenidoğan döneminde hipokalsemi ve/veya konjenital riketse neden olur. Annedeki D vitamini eksikliğinin şiddetli olduğu durumlarda bebeklere verilen 400 IU D vitamini ile yenidoğan dönemindeki hipokalsemileri önlemek mümkün olmayabilir. Erken yenidoğan döneminde D vitamini eksikliği ancak annelerin D vitamini düzeyinin yeterli olması ile sağlanabilir. Benzer şekilde anne sütündeki 25-OHD düzeyi de annenin D vitamini durumundan etkilenmekte ve bebeklerdeki D vitamini eksikliği için risk faktörü olarak kabul edilmektedir.
Son yıllarda yapılan çalışmalarda maternal D vitamini eksikliğinin neonatal hipokalsemi ve infantile rikets yanında eklamsi/preeklamsi, fizyolojik kraniotabes sıklığında artma, düşük doğum ağırlığı/erken doğum, dental/enamel hipoplazi, doğumsal katarakt, çocuklarda Tip 1 diyabet, multiple skleroz, bipolar bozukluk sıklığında artma gibi sorunlarla ilişkili olabileceği üzerinde durulmakta ayrıca D vitamininin fetal beyin gelişimini etkilediği ileri sürülmektedir.
Dünyada ve ülkemizde gebelerde D vitamini eksikliği sıklığı ne kadardır?
Son yıllarda farklı ülkelerdeki doğurganlık çağındaki kadınlar, gebeler ve emziren annelerde D vitamini eksikliğinin sık görüldüğüne ve bu durumun hem anneler hem de bebekler için önemli riskler yarattığına ilişkin raporlar yayımlanmaktadır. Yakın zamanda İngiltere’de gebe kadınların %18’inde, Birleşik Arap Emirlikleri’nde %25’inde, İran’da %80’inde, Kuzey Hindistan’da %42’sinde, Yeni Zelanda’da %61’inde, Hollanda’da (batı kökenli olmayan) %60-84’ünde 25(OH)D düzeyleri 10 ng/ml’nin altında olduğu bildirilmiştir. Ülkemizde ise son 10 yılda yayınlanan araştırmalarda gebe veya doğurganlık çağındaki kadınlarda % 46-80 oranında D vitamini eksikliği
Bebeklerde D vitamini eksikliği nasıl önlenebilir?
Bebeklik döneminde D vitamini eksikliğinin önlenmesi için en etkili strateji bütün yenidoğanlara en az 1 yaşın sonuna kadar günde 400 IU D vitamini vermektir. Bunun yanında gebelik ve süt verme döneminde annelere D vitamini desteği sağlanması hem anne sağlığı bakımından hem de bebeklerde D vitamini eksikliğinin önlenmesi bakımından olumlu bir role sahiptir.
Ülkemiz bebeklerde D vitamini eksikliğinin önlenmesi için gelişmiş ülkelere örnek olabilecek bir adım atarak 2005 yılında bütün bebeklere yaşamın ilk günlerinden itibaren günde 400 IU D vitamini (günde 3 damla Dvit3 damla) verilmesini öngören ve sağlık ocaklarından ücretsiz D vitamin dağıtılmasına dayanan bir program başlatmıştır. Bu programda D vitaminiücretsiz dağıtılmaktadır. Bu program sayesinde bazı bölgelerde rikets sıklığı % 6.8’den, % 0.09’a indirilmiştir. Bu konuda ülke düzeyinde geniş kapsamlı bir araştırma yapılmaktadır.
Gebelerde D vitamini desteğine ihtiyaç var mıdır? Günde kaç unite D vitamini verilmelidir?
Daha önce belirttiğimiz gibi gebelik ve süt verme döneminde annelere D vitamini desteği sağlanması hem anne sağlığı bakımından hem de bebeklerde D vitamini eksikliğinin önlenmesi bakımından olumu bir role sahiptir. Bir başka deyişle annelere verilen D vitamini desteği “çifte” olumlu etkiye sahiptir. Gebelerde kullanılması gereken doz konusu tartışılmaya devam etmektedir. Son olarak 2010 yılında ABD’de vitamin ve mineral dozlarını belirleyen komite (Institute of Medicine), gebelere günde 600 IU D vitamini verilmesini önermiştir. Gebeler dâhil doğurganlık çağındaki kadınların 25-OHD düzeylerinin 20 ng/ml üzerine çıkarılması gereklidir. Bunun sağlanması için ise gebelere fizyolojik ihtiyaç olan 600 IU’nun birkaç katı D vitamini verilmesi önerilmektedir. Özellikle D vitamini eksikliği bakımından riskli bölgeler olmak üzere gebelerde günde 1000 ünitenin altındaki dozların destek için yetersiz olduğu kabul edilmektedir. Gebelik ve laktasyon döneminde günde en az 1000 ama tercihen 2000 IU D vitamini verilmesi ve bu dozun güvenli olduğu konusunda görüş birliği bulunmaktadır. Bu dozlarda D vitamini alan gebeler açısından besinler ve güneş ışını yoluyla D vitamini sağlanmasının da bir riski olmadığı bilinmektedir. Günümüzde birçok ülkede gebelik döneminde etkili D vitamini destek programları başlatılması gerektiği üzerinde durulmaktadır.
D vitamini fazlalığında ne olur?
D vitamin fazlalığının en önemli bulgusu hiperkalsemidir. Hiperkalsemi, kandaki kalsiyum seviyesinin normalin üstünde olması anlamına gelmektedir. Normal kandaki total kalsiyum değeri 8.5-10.2 mg/dl aralığındadır. Hiperkalseminin klinik bulguları kan kalsiyum düzeyi ile ilişkilidir. Genelde 12 mg/dL’nin üstünde yakınmalar ortaya çıkar. Bulantı, kusma, kabızlık, karın ağrısı, karın şişliği, kan basıncı yüksekliği, çok su içme, çok idrar yapma görülebilir. İlk tedavi seçeneği hastalara sıvı verilmesi ve susuz kalmasının önlenmesidir. Kalsiyum düzeyi 12 mg/dL’nin altına inene kadar damardan sıvı desteği verilir. Hiperkalsemi saptanan gebeler endokrin uzmanına yönlendirilir.
Kategori: Genel, Haberler, Hamilelikte Beslenme
Sosyal Medya