Dünyada Her Yıl 5 Milyon Çocuk ‘Sepsis’ten Hayatını Kaybediyor

14 Eylül 2015 Devamı

Sepsis gelişen hastaların, hastalığın şiddeti, tanı ve tedavi uygulamalarının zamanlaması, tedavinin yeterliliği gibi sebeplere bağlı olarak yüzde 15-60’ı yaşamını kaybetmektedir. Her yıl sepsis nedeni ile kalp krizi veya akciğer-meme-prostat kanserlerinin toplamından daha fazla ölüm gerçekleşmektedir. Dünyanın birçok ülkesini harekete geçiren sepsis, İngiltere’de bu konuda özel bir yasanın çıkmasına zemin oluşturdu. Sepsisin Türkiye’de ne sıklıkta görüldüğü ve ne kadar ölüme yol açtığı ile ilgili resmi rakamlar ise mevcut değil. Global Sepsis Alliance tarafından 2012 yılında ilan edilen “Dünya Sepsis Günü” için yapılan çalışmalar, 3 binden fazla hastane ve 295 kar amacı gütmeyen organizasyonun desteği ile yürütülüyor. Sepsis farkındalığını arttırmak ve bu sayede görülme sıklığını en aza indirmek üzere çalışmalar gerçekleştirmek için kurulan Global Sepsis Alliance, 2012 yılından bu yana her yıl 13 Eylül ‘Dünya Sepsis Günü’nde yıl boyunca sürdürdüğü faaliyetlerini en üst seviyeye çıkartıyor. Dünya Sepsis Günü için Türk Yoğun Bakım Derneği de kamuoyunda farkındalık oluşturmak ve sepsis kaynaklı ölümlerin en aza indirilmesi için eğitim çalışmalarına ara vermeden devam ediyor.

“TEDAVİDE BİR SAATLİK GECİKME ÖLÜM ORANINI YÜZDE 8 ORANINDA ARTIRIYOR”
Tanı ve tedavide yaşanacak her 1 saatlik gecikmenin sepsisten ölme olasılığını yüzde 8 oranında arttırması, bu anlamdaki farkındalık çalışmalarının önemini ortaya koyuyor. Sepsise bağlı ölümlerin azaltılabilmesi için en önemli nokta, erken evrede hastalığın tanınması ve tedaviye başlanmasıdır. Yapılan araştırmalar, sepsis kaynaklı ölümlerin en az yüzde 10-15’inin önlenebilir olduğunu, erken tanı ve tedavi ile Sepsis’te hayatta kalmanın artırılabileceğini göstermektedir. Bu denli büyük bir sağlık problemi olan sepsis halk tarafından yeterince bilinmemekte veya yanlış bilinmektedir. Halktan kişilere sorulduğunda Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde 46’sı, Almanya’da yüzde 50’si, İngiltere’de yüzde 60’ı, Kanada’da yüzde 71’i, İsveç’te yüzde 79’u ve Brezilya’da yüzde 91’i sepsis terimini hiç duymadıklarını ifade etmiştir.

“ANTİBİYOTİK DİRENCİ SEPSİS TEDAVİSİNİ SIKINTIYA SOKABİLİR”
Antibiyotik tedavisine ne kadar erken başlanırsa başarılı olma şansı o kadar fazladır. Ancak bu konuda da bazı problemler vardır. Günümüzde mikroorganizmaların önemli bir kısmı bazı antibiyotiklere karşı direnç geliştirmiştir ve birçok antibiyotikten Sepsis tedavisinde yararlanılamamaktadır. Bunun en büyük nedeni uzun yıllar boyunca antibiyotiklerin bilinçsiz ve kontrolsüz kullanımının yanı sıra veteriner hekimlikte antibiyotik kullanımı ile ilgili kısıtlamaların yetersiz olmasıdır. Konuyla ilgili olarak kısa bir süre önce uygulamaya sokulan reçetesiz antibiyotik satılmasının yasaklanması, yaklaşık 11 yıldır sürdürülmekte olan antibiyotik yazım ve kullanımının kısıtlanmasına yönelik tedbirler maalesef beklenilen sonucu vermemiştir ve antibiyotik direnci artarak devam etmektedir. Kısıtlama tedbirlerine rağmen ülkemizdeki yıllık antibiyotik tüketimi ve antibiyotik maliyetleri sürekli artmaktadır. Bu aşamadan sonra gereksiz ve reçetesiz antibiyotik kullanımının engellenmesi için her türlü çaba gösterilmelidir. Antibiyotik direncinin daha fazla artmaması için antibiyotik kullanımı ile ilgili mevcut kısıtlamaların revizyonu ve bu amaçla tüm sağlık kurumlarının işbirliği içerisinde çalışması gerekmektedir.

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA ÇAĞRI
Sepsis farkındalığını arttırmak üzere çok yönlü çalışmalar yapılmalıdır. Özellikle öğretmenlerin sepsis farkındalık eğitimlerinde rol almalarında büyük yarar vardır. Bu amaçla öğretmenlere yönelik sepsis farkındalığı eğitimlerine gecikmeden başlanılmalıdır. Halkın sepsis konusunda farkındalığının artması sepsisin ilk bulguları gelişmeye başladığında hastaların erken dönemde sağlık kuruluşlarına başvurmalarını ve erken tedavi almalarını sağlayabilir. Halkın sepsis konusundaki farkındalığının arttırılmasında basın kuruluşlarının etkinliğinin sağlık kuruluş ve çalışanlarından daha fazla olduğu gösterilmiştir. Dolayısı ile basın kuruluşlarının da bu konuda ciddi sorumlulukları mevcuttur. Tüm bu aktivitelerin organizasyonunda başta Türk Yoğun Bakım Derneği olmak üzere sivil toplum örgütlerinin tüm bilgi, birikim ve olanaklarını ortaya koyması ve bu çabaların Sağlık Bakanlığı tarafından koordine edilmesi gereklidir.

Kategori: ÇOCUK HASTALIKLARI, Genel, Haberler