Çocukluk Dönemi Şişmanlığı ve Önlenmesi
Şişmanlık, son yıllarda, erişkinlerde olduğu gibi, çocuklar ve ergenlerde de hızlı bir şekilde artmaktadır. Şişmanlığın sadece sayısının değil, derecesinin de artması, insan sağlığı açısından endişe vericidir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü şişmanlığı, en çok ihmal edilen bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlamaktadır. Avrupa’da 14 milyon okul çocuğunun, dünyada ise 30 milyondan fazla çocuk ve ergenin şişman olduğu bildirilmektedir. Şişmanlığın artışı açısından ülkemizde de durum farklı değildir. Örneğin Günöz ve arkadaşlarının İstanbul’daki özel ilkokullarda yaptıkları çalışmada çocukların %30 unun şişman olduğu belirtilmiştir.
Bir zamanlar, sağlığın ve bolluğun göstergesi olarak kabul gören şişmanlığın, artık günümüzde birçok psikolojik ve fizyolojik sorunlara neden olduğu iyi bilinmektedir.
Çoğunlukla erişkin dönemde görülen Tip 2 diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, karaciğer yağlanması, ortopedik sorunlar, uyku apnesi, solunum kapasitesinin azalması gibi sağlık sorunlarına şişman çocukların, özellikle de ergenlerin, daha şimdiden sahip oldukları gözlenmektedir.
Şişman çocukların sınıf arkadaşlarının eğlence konusu oldukları, oyun arkadaşı olarak tercih edilmedikleri, yarışmalara katılamadıkları bu nedenle sosyal yaşamlarının olumsuz etkilendiği, öz güvenlerinin az olduğu bildirilmiştir.
Tüm bu olumsuz sonuçlar göz önüne alındığında, çocukluklarda şişmanlığın tedavisi ya da önlenmesi kaçınılmazdır.
Şişman çocukların tedavisinde, yaşa uygun sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite esas alınarak, zaman içinde incelmeye olanak sağlanır. Gerekirse beslenmede dikkatli sınırlamalar yapılır. Ciddi zayıflama programları, ağır şişmanlara ya da hipertansiyon, hiperlipidemi, hiperinsülinemi gibi komplikasyonları olanlara uygulanır. Bununla beraber, günümüzde erişkinlere olduğu gibi, çocuklara da sıkı diyet ve egzersiz programları, hatta ilaç reçeteleri uygulanmakta, akapunktur ya da cerrahi yöntemlere başvurulmaktadır. Ancak tüm çabalara karşın, çocuklarda şişmanlığın tedavisi yüz güldürücü değildir. Kısa vadeli çalışmalarda, iyimser sonuçlar alınıyor gibi gözükse de genellikle başarısızdır. Şişman çocuklar yaşamlarına, çoğunlukla şişman ergenler ve erişkinler olarak devam etmektedirler. Bu durum ise, bir yandan ekonomik giderlere yansırken, diğer yandan çocuğun ve ailenin ümitsizliğe düşmesine ve psikolojik yükünün artmasına neden olmaktadır.
İşte bu nedenlerden dolayı, şişmanlığın tedavisinden çok, gelişiminin önlenmesi önemlidir, daha ötesi kaçınılmazdır. Bu doğrultuda Dünya Sağlık Örgütü’nün çabaları ile pek çok ülkede şişmanlığın gelişimini önleme çalışmaları ağırlık kazanmıştır.
Şişmanlığın önlenmesi
Hızla yayılan şişmanlık kontrol altına alınabilir, tersine çevrilebilir. Bu da ancak sorunun kaynağına inmekle mümkündür. Sorunun kaynağında, televizyon, bilgisayar, fast-food türü beslenme şekli, yağ ve şekerden zengin besinler, kolalı içecekler, okul yemekleri, büyük porsiyonlar, besin endüstrisi, reklamlar, düşük sosyo-kültürel yapı, anne-baba ihmali, genetik, çalışan anne gibi pek çok neden ya da risk faktörü bulunmaktadır.
Şişmanlığın önlenmesinde hedef, bebeklikten itibaren yaşa uygun sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivitenin benimsendiği bir yaşam biçimine sahip olmaktır. Ne yazık ki, çocuklar ve anne-babaların ortaklığı ile aile içinde alınan tedbirlerle ya da sadece okulda alınan tedbirlerle bu hedefe ulaşmak mümkün değildir. Hedefe ulaşmak, ancak çocuklar, anne-babalar, aile çevresi, okullar, yerel yönetimler, hükümetler, sivil toplum örgütleri, özel sektör ve medyadan oluşan, kapsamlı bir ortaklık ya da eylem planı ile mümkündür.
Aşağıda şişmanlığın gelişiminde etkili olan bazı nedenlere ya da risk faktörlerine karşı neler yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Fiziksel aktivite
Besinlerle alınan enerji ile vücudun harcadığı enerjinin dengeli olması gerekir. Alınan enerjinin sağlıklı bir şekilde harcanması, ancak yaşa uygun fiziksel aktivite ile uygundur. Aksi halde enerjinin fazlası vücutta yağ şeklinde depolanır ki, bu da şişmanlık olarak tanımlanır.
Günümüz koşullarında, özellikle büyük şehirlerde, yeşil alanların azalması, yeterli oyun alanlarının bulunmaması, sokakların güvenli olmaması, annelerin çalışıyor olması gibi nedenlerle çocuklar kapalı alanlara hapsedilmekte ve televizyon ya da bilgisayara mecbur edilmektedir. Diğer yandan merdiven yerine asansör kullanılması, bir sokak ötede bile olsa okullara servis araçları ile gidilmesi, anadolu liseleri-kolejler ve üniversite giriş sınavları için dersanelerde ya da özel derslerde oturarak fazla zaman geçirilmesi, beden eğitimi derslerinin test çözümlerine ayrılması, ailenin egzersiz yapma alışkanlığının olmaması, çocuklarda hareketsizliğe, dolayısıyla şişmanlığa neden olmaktadır.
Neler yapılmalı?
•Oyun alanları arttırılmalı,
•Kısa mesafeler için yürünmeli,
•Mümkünse okula yürüyerek gidilmeli,
•Televizyon ve bilgisayar başında az zaman (1 en fazla 2 saat/gün) geçirilmeli,
•Çocuğun sevdiği, eğlendiği ve kendini iyi hissettiği sportif faaliyetleri (dans, yüzme, koşma, oynama, zıplama, futbol, basketbol, tenis vb) yapması için olanak sağlanmalı,
•Düzenli olarak hafta sonlarında, mümkünse hafta içinde de ailecek sportif faaliyetlerde bulunulmalı,
•Dersanelerde geçirilen zaman, fiziksel aktivite ile telafi edilmeli,
•Asansör yerine merdiven kullanılmalı,
Beslenme
Yaşa uygun beslenen ve hareket eden çocukların şişmanlama riski düşüktür. Ne var ki, son yıllarda, bir yandan gelişen sağlık bilinci ile çocuklar iyi beslenmekte, diğer yandan cips, çikolata, şekerleme gibi atıştırmalıkları, fast-food türü besinleri ve kolalı içecekleri fazla tüketerek fazla enerji almakta ve şişmanlamaktalar. Gelişen teknoloji ve annelerin çalışma hayatına girmesi ile, sebzeler, kuru baklagiller, sarmalar, dolmalar vb yemeklerden oluşan geleneksel mutfağın yerini köfte, makarna, pizza gibi kolay-hazır besinlerden oluşan mutfaklara bırakması da şişmanlamaya katkıda bulunmaktadır.
Neler yapılmalı?
1. Bebeklik döneminde
•Sıfır-6 ay tek başına anne sütü ile beslenmeye özen gösterilmeli,
•Anne sütünün yokluğunda, uygun bir hazır mama seçilmeli ve normal konsantrasyonda hazırlanmalı,
•Susuzluğu gidermek için meyve suyu, süt vb içecekler yerine su tercih edilmeli,
•Süt, yoğurt, meyve suyu gibi besinlere şeker, reçel, pekmez, bal ve /veya bisküvi ilave edilmemeli,
•Ek besinlere 6. aydan sonra başlanmalı,
•Uzun süreli biberon kullanımından kaçınılmalı, yerine 6-8. aydan itibaren kaşık, bardak benzeri gereçler kullanılmalı,
2. Daha büyük çocuklarda
•Belirli bir öğün düzenine uyulmalı,
•Yaşa uygun yeterli ve dengeli beslenme sağlanmalı,
•Yemekler anne-baba, varsa diğer aile bireyleri ile birlikte yenmeli,
•Evde çocukların isteyince kolayca ulaşabilecekleri atıştırmalık türünden bir çekmece olmamalı,
•Evde hazır meyve suları ile kola-gazoz türünden içecekler bulunmamalı, yemek masasında içecek olarak SU tercih edilmeli,
•Evde mayonez, ketcap bulunmamalı,
•Hafta sonu aktivitesi olarak fast-food restoranlarına gidilmemeli,
•Besinler (özellikle de çikolata ve şekerleme, vb) ödül olarak verilmemeli,
•Yağ, şeker ve tuz içeriği yüksek besinler az tüketilmeli,
• SEBZE tüketimi arttırılmalı,
•Meyveler bol değil, günlük beslenmede önerilen 1-3 porsiyon miktarında tüketilmeli,
•Kullanılıyorsa, fritöz ya da kızartma tenceresi mutfaktan çıkarılmalı,
•Hazır besinler az tüketilmeli,
•Anneler duygusal davranıp ya da çalışan anneler suçluluk duygusu ile çocuklarına sevdikleri besinleri (patates kızartması, hamburger, pizza, makarna, dondurma vb) sık vermemeli.
Okul
Şişmanlığın önlenmesi açısından okullar çok önemlidir. Çünkü çocuklar, özellikle de özel okullarda okuyan çocuklar, günün önemli bir kısmını okulda geçirirler. Bu nedenle okullar, sağlıklı bir yaşam için, sadece eğitimin geliştirilmesi değil, beslenme ve fiziksel aktivite konularında da olumlu değişikliklerin yapılabileceği, geliştirilebileceği ortamlardır.
Ülkemizde devlet ve özel okullarda, farklı beslenme programları uygulanmaktadır. Devlet okullarında beslenme, genellikle bir ara öğün, özel okullarda ise öğle öğünü, ilave olarak 1 ya da 2 ara öğün şeklinde düzenlenmektedir. Devler okullarındaki ara öğünler, öğrencilerin kendi tercihlerine ya da okulun belirlediği bir programa göre ayarlanmaktadır. Özel okullarda en az 4 çeşitten oluşan ya da açık büfe şeklinde, 6-8 çeşitte sunulan öğlen menüleri besleyicilikten uzak, çocukların tercihleri ön plana alınarak düzenlenmektedir. Menülerde sebze yemekleri, kuru baklagiller ve yoğurda seyrek rastlanırken, papates kızartması ve hamur tatlılarına sık yer verilmektedir. Dolayısıyla menülerin yağ, şeker içeriği yüksek, vitamin, mineral ve lif içeriği düşüktür.
Özel ya da devlet okulu öğrencilerinin ara öğünlerinde, çoğunlukla 1 kutu hazır meyve suyu bulunmaktadır.
Neler yapılmalı?
•Okul menüleri 6-8 çeşit çoktan seçmeli yemekler yerine, 3 en fazla 4 çeşitten oluşmalı,
•Menüler öğrencilerin tercihleri yerine, sağlıklı beslenme ilkeleri ve öğrencilerin gereksinimlerine göre planlanmaLı,
•Menülerde patates kızartması ve hamur tatlılarına az, sebzeler, meyveler, kuru baklagiller ve süt ürünlerine çok yer verilmeli,
•Kutu meyve suları yerine, mevsimlik meyveler tercih edilmeli,
•Kolalı içecekler menülerde kesinlikle yer almamalı,
•Okul kantinlerinde cips, patates kızartması, patates hamburger gibi yağdan zengin besinler ile kolalı içecekler, enerji içecekleri, buzlu çay gibi kafein içeriği yüksek içecekler satılmamalı,
•Kantinlerde taze meyve, salata, kepekli dilim ekmek, peynir, yoğurt çeşitleri, ayran ve süt satılmalı,
•Okul çevresinde hijyen ve sağlık açısından güvenilir olmayan, açıkta satılan açma, poğaça, kağıt helva, şekerleme, ekmek arası satılan besinler önlenmeli,
•Öğretmenler yemek ve beslenme saatlerinde öğrencilerle birlikte yemeli,
•Yemekhaneler öğrencilerin ilgisini çekecek hale getirilmeli. Örneğin aydınlanma uygun olmalı, duvarlarda sağlıklı beslenme mesajları içeren posterler olmalı, fonda müzik olmalı.
•Okulda fiziksel aktivite için uygun ve yeterli alan bulunmalı,
•Derslerde, ders aralarında, hatta okul sonrasında organize edilen programlarla fiziksel aktivite arttırılmalı,
•Beden eğitimi dersleri önemsenmeli, test çözerek geçirilmemeli,
•Tüm bu önlemlerde ya da çabalarda anne-babalarla işbirliği yapılmalı.
Diğer
1.Aile çevresi: Anne-babasıyla birlikte yemek yiyen çocukların, ayrı yiyenlere göre daha fazla çeşitte besin tükettikleri ve daha sağlıklı beslendikleri gösterilmiştir. Öte yandan büyük anne-büyük babasıyla aynı evde ya da apartmanda yaşayan çocukların, düzenli bir beslenme alışkanlığına sahip olamadıkları, büyük anne ve büyük babaları tarafından sürekli korunup-kollandıkları ve sıklıkla sevdikleri besinlerle (çikolata, dondurma, şekerlemeler vb) ödüllendirildikleri ve şişmanladıkları iyi bilinmektedir.
2.Televizyon reklamları:Televizyon reklamlarının çoğu, çocukları hedef alan sağlıksız yiyecek-içecek (yağ, şeker, sodyum içeriği yüksek yiyecekler, karbonatlı içecekler, fast-food yiyecekler vb) reklamlarıdır. Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerde yapılan bir çalışmada, televizyonda reklamı yapılan sağlıksız besinlerin sıklığı ile çocukların şişmanlığı arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Pek çok ailenin, reklamı yapılan bu sağlıksız besinleri satın almada, çocuklarına karşı koyamadıkları ifade edilmektedir.
3.Sosyo-kültürel yapı:Şişmanlık düşük sosyo-kültürel düzeylerde daha yüksek oranda görülmektedir. Çünkü toplumun bu kesimlerinde yaşayan insanların, ailelerin sağlıklı beslenme uygulamaları (sağlıklı besin seçimi, pişirme yöntemleri vb) konusunda doğal olarak bilinçli olamadıkları, olsalar bile uygulamada yetersiz kaldıkları belirtilmektedir. Annelerin çocukların okul çantalarına taze meyve yerine, 1 kutu hazır meyve suyu koymaları, doğal ekmek yerine, beyaz ekmeği, tarhana ya da yayla çorbası yerine, hazır çorbayı, süt ya da ayran yerine, kolalı içecekleri tercih etmeleri bu durumu açıklayan çarpıcı örneklerdir.
4.Fast-food restoranları: Fast-food türü beslenme alışkanlığı ile şişmanlık arasındaki ilişki, çok iyi ortaya konmuştur. Aileler tarafından ödüllendirme ya da bir hafta sonu aktivitesi olarak düşünülen fast-food restoranları, çocukları tat bağımlısı yapmaktadır. Reklamlara milyon dolar harcayan bu restoranlar, oyuncak promosyonlu çocuk menüleri ile de çekiciliğini canlı tutmaktadır.
5.Psiko-sosyal faktörler (Anne-baba ihmali): Anne-baba ihmali yaş, cins, sosyo-ekonomik yapı ve kültürel düzeye bakmaksızın çocuklarda özellikle gençlerde, psiko-sosyal strese ve şişmanlığa yol açmaktadır.
Neler yapılmalı?
•Yerel yönetimler aktif yaşam ve sağlıklı beslenme için ortam ve olanaklar sağlamalı,
•Çocuklar ve ergenler ticari faaliyetlar için kullanılmamalı,
•Medya sağlıklı beslenme ve aktif yaşam bilincini geliştirebilmek için, toplumu bilgilendirme ve eğitme konusunda sorumluluk taşımalı,
•Düşük sosyo-ekonomik düzeyli çocuklar için, uygun fiyatlı eğlence ve egzersiz olanakları sağlanmalı,
•İşlenmiş ürünlerin yağ, şeker ve tuz içeriği azaltılmalı,
•Hazır ürünlerin üzerinde beslenmeye ilişkin uygun etiket bilgileri bulunmalı,
•Şehir düzenlemesi daha iyi yapılmalı,
•Bisiklet teşvik edilmeli, bunun için bisiklet öncelikli yollar açılmalı,
•Yürüyüş teşvik edilmeli, bunun için yaya kaldırımları uygun düzenlenmeli, otopark olarak kullanılmamalı,
•Boş zamanların fiziksel aktivite ile geçirilebilmesi için, çocuklar motive edilmeli,
•Sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivitenin önemine ilişkin broşürlere, kitapçıklara, posterlere vb dokümanlara kolay ulaşılabilmeli,
•Şişmanlık erken belirlenmeli ve iyi yönetilmeli,
•Şişmanlığın önlenmesine ilişkin sağlık çalışanları eğitilmeli, yetiştirilmeli,
•Şişman çocukların damgalanması ya da aşağılanması önlenmeli
•Sağlıklı besin tüketimi için etkili projeler geliştirilmeli, hayata geçirilmeli,
•Sağlık profesyonelleri şişmanlığın tanımlanmasında, tedavisinde ve önlenmesinde etkin rol üstlenmeli.
Sonuç ve öneriler
Tüm dünyada bulaşıcı hastalık şeklinde artan çocuklarda şişmanlığın önlenebilmesi için:
1.Evde çocuğun bakımından sorumlu anne-babaların, diğer aile bireylerinin ya da bakıcıların çocuğa sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite alışkanlıklarını geliştirme konusunda yardımcı olmaları, ortam sağlamaları,
2.Mevcut bilgiler, şişmanlıkla mücadelede, okulların daha etkili olabileceğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle okul yöneticilerinin, öğretmenlerin sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite alışkanlıklarının kazanılabilmesi için, gerekli çabayı göstermeleri ve her aşamada anne-babalarla işbirliği yapmaları,
3.Sağlık profesyonellerinin bebeklik döneminde anne sütünü teşvik etmeleri, 2 yaşın üstünde Beden Kitle İndeksini dikkatli izlemeleri, Tip 2 diyabet, kalp-damar hastalığı vb risk taşıyanları dikkatli izlemeleri, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite konusunda sadece çocuğu değil, tüm aileyi bilgilendirmeleri, eğitmeleri, aileleri çocuklarının özgüvenini koruma ve geliştirme konusunda cesaretlendirmeleri, örnek davranış içinde olmaları ve tedavi amacı taşımaksızın anne-baba ve çocukla sürekli iletişim içinde olmaları,
4.Televizyondaki sağlıksız besin reklamlarının sınırlandırılması, hatta yasaklanması,
5.Medyanın özellikle genç kızları hedef alan incelik hastalığını özendirmemesi,
6.Yiyecek-içecek sektörünün sağlıklı besin üretme ve satma konusunda seferber olması,
7.Gerekiyorsa bazı sağlıksız besinlere vergi konması,
8.Sokakların fiziksel aktivite olanakları için uygun ve güvenilir olması,
9.Tüm bu çabalarda yerel yönetimlerin, hükümetin, eğitim ve sağlık kuruluşlarının ortak hareket etmeleri, ortak stratejiler geliştirmeleri ve uygulamaları gerekmektedir.
Kategori: Prof.Dr. Muazzez Garipağaoğlu, Yazarlar
Sosyal Medya