Çocuklarınızı Topraktan Uzaklaştırmayın!
Uzman Psikolojik Danışman Sait Özdemir, acımasız ve katı bir hayat sunan şehir hayatının stresin 7 yaşına kadar düşmesine neden olduğunu söyledi.
Özdemir, yaptığı açıklamada, kendilerinin tarlalarda büyüdüğünü, doya doya toprakla oynama zevkini tattıklarını ifade ederek, “Bizden sonraki nesil seralarda büyüdü. Yeni yetişen nesil ise cam fanuslarda büyümek zorunda bırakılıyor. Her yer taş yığını, ayaklarımız toprağa değmiyor. Vücudumuzdaki elektriği alacak, tabiri caizse topraklama yapacak kadar toprak bile yok. Modern toplumun büyük açmazlarından biri de insanların ve çocukların topraktan uzaklaşmaları ve toprağa yabancı kalmalarıdır. Oysa çocuk eğitiminde toprağın büyük bir yeri vardır. Çocuklar toprakla oynamalı, toprağı sevmeli, kısacası çocukların eli ayağı toprağa temas etmelidir. Beton binaların içinde iyice sıkılmış, bunalmış çocuğunuzu eş-dost, akraba ziyareti adına götürüp başka beton binalara uzun uzadıya hapsederseniz onlara haksızlık edersiniz. Bu durum çocuk için adı konmamış bir şiddettir. Eziyet ve şiddet ise çocukta saldırganlık duygularını besler, şiddet eğilimlerini körükler” diye konuştu.
Özdemir, toprakla oynayan çocuğun hem bedensel hem de ruhsal gelişiminin yaşıtlarından hızlı olduğuna dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“Çocukların gelişiminde sosyal hayat önemlidir. Çocuklar gelişme döneminde kumda ve toprakta yürütülmelidir. Kum veya toprakta yürümek çocukların yürüme becerilerini desteklemektedir. Toprak ve kum çocuğun denge mekanizmasının gelişimine katkı sağlıyor. Serbest bir arazide koşan, hareket eden, oynayan çocuğun kendine olan özgüveni de artıyor. Çocuk bir şeyler yapabildiğini görünce mutlu oluyor. Çocuğun enerjisini dışarı atmasını kolaylaştırıyor. Çocukların toprakla oynamaları, hem bedensel hem de ruhsal gelişimlerinin yaşıtlarına göre daha hızlı olmasını sağlıyor. Özellikle öğle saatlerinden önce çocuk güneş ışığından faydalandırılarak, kemik yapısının güçlendirilmesine yardımcı olunmalıdır.”
Stres, gerginlik ve katılığın çağdaş insanların ciddi kişilik problemi haline geldiğini vurgulayan Özdemir, “7 yaşındaki çocuklarda bile stres belirtileri baş göstermeye başladı. Bunun en büyük sebeplerinden biri çocuklar için katı, acımasız ortamlar sunan şehir hayatıdır. 3-7 yaşlarında bulunan çocuklarımızı sık sık açık alanlara götürmek bence bir doğa tedavi sürecidir. Aileler eğer şehir ortamlarında yaşamak zorunda ise her mevsim elden geldiğince çocuklarını açık alanlara, orman ve benzeri yerlere götürüp baş başa olacakları geziler yapılmalıdır. Çocukların toprakla, ağaçlarla, hayvanlarla, su ile teması sağlanmalıdır. Çocuklarla ormanlık alanlara gidilmelidir. Ormanlar çocuklar için hem eğlendirici hem dinlendirici ortamlar sağlar. Deniz, göl, nehir kenarları da çocukları dinlendiren ve eğlendiren alanlardır. Çocuklarımız için her zorluğa rağmen doğa terapi yollarına mutlaka başvurmalıyız” dedi.
Özdemir, aslında tabiatta gezinirken çocuklarla iletişim kurmanın çok daha kolay olduğunun altını çizerek şöyle devam etti:
“Onları anlamak için anne-babalar böyle ortamlardan yararlanmayı bilmelidirler. Rutin hayatımızda birçok günü çocuğumuzun yüzüne, gözlerine doğru dürüst bakmadan geçiririz. Bu durumu çocuk kendine önem verilmiyor şeklinde algılar. İntihar girişiminde bulunan bir genç kız, ‘Annem babam beni fark etmiyordu bile. Konuşma, iletişim kurma, onlarla bakışma fırsatı vermediler bana’ gibi çarpıcı ifadeler kullanmıştı. Üniversite kazandığı için kızın biri başka bir şehre gider. Anne sık sık telefonla aramakta, kızına hasretini, üzüntüsünü ifade etmektedir. Genç kızın soğuk bir sesle telefonda annesine karşılığı ise, ‘Anne, ben zaten öbür odada tek başına otururdum hep. Beni yine orada say ve üzülmene gerek olmasın. Ayrıca duvardaki resmime de bakabilirsin.’ Çağdaş hayatın karmaşası içinde kendimizden uzaklaşıyoruz, yakınımızdakilerden uzaklaşıyoruz. Her uzaklaşma hayatın bir anlamının kaybı oluyor ve büyük bedeli de en çok çocuklar ödüyor.”
Kategori: Çocuk Psikolojisi, Genel, Haberler
Sosyal Medya