Bilinçli Anne Baba Olmanın Kuralları
Önce çocuğunu tanı: Çocuğun psiko-sosyal gelişiminde her yılın farklı özellikleri vardır. Her evreyi bilmek, çocuğunuzun ruhsal ve fiziksel güvenliğine, ihtiyaçlarına ve sınırlarına göre davranmayı sağlar. Böylece çocuğunuza taşıyamayacağı psikolojik yük yüklememiş ve onu yaralamamış olursunuz.
Demokrat olmak: Otoriter değil, demokrat anne baba olmanın önemini kavramak gerekir. (En uygun bu kelime ifade ettiği için demokrat ifadesini kullandım.)
Çocuğun birey olmasına fırsat vermek: Çocuk bizim çocuğumuzdur ama, bize ait değildir. Bize emanet edilen bir hediyedir, biz sadece emanetçiyiz. Onu ayrı bir insan olarak düşünmeliyiz. Çocuğun, anne babadan sağlıklı ayrışması gerekir.
Esnek olun: Her çocuğun yapısı ayrıdır. “Ben babamın yaptığını, annemin yaptığını yapıyorum ve bana zararı olmadığını biliyorum,” gibi sözler, sık duyduğumuz sözlerdir. Dar görüş ve dar düşünceler her çocuk için geçerli değildir. Hatta beş çocuğunuzun beşinin de anladığı dil farklıdır. “Hepsini ben yetiştirdim, nasıl olur?” demeyin…
Etkin dinlemenin önemini bilin: Çocuk konuşmasını bitirinceye kadar dinlenmeli, sözü kesilmemeli, kendisiyle göz teması kurularak konuşulmalıdır. Baş sallamak, onay işaretleri vermek, sorular sormak gerekir.
Aile içi oturumlar yapın: Beraber zaman geçirmek çok yaralıdır. Bu sayede bireyler karşılıklı olarak birbirlerinin sevinç ve üzüntülerinden haberdar olur, hayatı paylaşırlar. Amaç çocuğu hayata hazırlamaktır. Beraber zaman geçirmek bunun için önemlidir. Zamanın süresinden çok nitelikli olması faydalıdır.
Ödül ve cezada denge: Evin kurallı bir ortam olması gerekir. Bir futbol maçında bile kurallara uymayanlar kart görür. Aile sosyal bir anlaşma demektir. Çocuk akıllı, uslu ve çalışkan olduğunda çabası ve davranışı ödüllendirilmelidir. Çocuğun kişiliğini övmek doğru değildir, çabalarını övmek gerekir. Çocuğun davranışlarının sorumluluğunu üstlenebilmesi ve sosyal beceriler kazanabilmesi sınırları bilmesine bağlıdır. Sınırları aşarsa da hatasıyla orantılı bir bedel ödemelidir.
Olaylar üzerinde konuşun: Birlikte yaşanan üzüntülü ve sevinçli olaylar üzerinde sohbet etmek çocukta aidiyet ve bağlılık duygularını uyandırır. Çocuk böylece ailenin yaşam biçimini ve değer ölçülerini benimser. Yoksa konferans, vaaz tarzı yaklaşımların hiç faydası olmaz. Monolog değil diyalog gerekir. İki tarafta konuyu bilmeli ve etkin bir diyalog kurulmalıdır.
Çocuğunuzun arkadaşlarını tanıyın: Üç yaşından itibaren arkadaş, çocuk için önemli olmaya başlar. Çocuk hayatı, oyun içinde ve arkadaşlar arasında öğrenir. Çocuğun arkadaşları kötülenmemeli, mümkün olduğunca eve çağrılıp olaylar üzerinde konuşmaya çalışılmalıdır. Arkadaşını küçük düşürücü yaklaşımlar sergilemek, çocuğunuzu gizli saklı iş yapmaya iter.
Sorumluluk verin: Çocuğa bağımsızlık kazanacağı ev işleri ya da alışveriş ödevleri vererek küçük başarıların tadını almasını sağlayın. “Onun yapacağı işten ne olur?”demeyin. Bırakın yetenekleri gelişsin.
Yuva sıcaklığını hissettirin: Beklemediği bir anda çocuğa gülümsemek onda güven ve bağlılık duygusu uyandırır. Korktuğu, heyecanlandığı anda elini tutmak, hafızasında olumlu izler bırakır. Bedensel dokunmalar, çocuğa güven verir. Sevginin egemen olduğu ev modelinde anne babanın otoritesi azalmaz, tam tersine çocuğun büyüklere duyduğu saygı daha da artar. Anne babanın sevgisini kaybetmemek için iyi şeyler yapmaya çalışır. Kişiliğine değer verilen, sığınacak yuvası olan çocuk, hayatta daha başarılı olur.
Davranış diline dikkat: Özellikle ergenlikten önce çocuklar, sorunlarını söz dili ile anlatamazlar. Sinirlilik, aşırı hareketlilik, altını ıslatma, tırnak yeme, kavgacılık, yalancılık, iştahsızlık, uykusuzluk, kıskançlık, korkaklık, okul başarısızlığı, kekemelik, bedensel yakınmalar, bunların hepsi birer işaret olabilir. Gizli depresyonun söz dili ile anlatılamaması tedavi gerektirir.
Örnek olunduğunu unutmamak: Çocuğun “Annem babam gibi olmak istiyorum” diyebilmesini sağlayabiliyor musunuz? Özdeşim modeli olarak, ne kadar doğru davranıyoruz? Çocuğun sözlere değil, davranışlara bakarak öğrendiğini unutmamak gerekir.
Çözüme odaklaşmak: Sorunla karşılaşınca telaşlanmak yerine çözüm odaklı düşünmeyi başarmalı, emretmek yerine fikir vermek gerekir. Büyüğün hayat tecrübesi çocuk için bir hazinedir.
Şefkatli olun ve şefkatli olmayı öğretin: Şefkat, sevgiden farklı bir duygudur. Batı dillerinde tam karşılığı olmayan şefkat, karşılıksız sevgi olarak da söylenebilir. Annenin çocuğuna verdiği en önemli hediyedir. Ruhsal bir enerjidir ve verdiği kimseyi de, vereni de iyi hissettirir. Şefkat, şefkati doğurur, vicdana giden bir duygudur, iç sesi içteki uyarı sistemini harekete geçirir. Bu duyguya sahip kişi, bilerek kötülük yapmaz. Şefkatli kişilerin iyi anne baba, iyi eş, iyi arkadaş, iyi patron olmaları daha kolaydır. Yumuşak ve sıcak kalpli insanları kim sevmez ki? Şefkatli insan, aynı zamanda bağışlayıcı da olur, affetmeyi başarır. Sevgideyse bağışlayıcılık, şefkate göre daha azdır.
İzle – bekle yöntemi uygulayın: Sabırlı olmak, diğer bütün erdemleri geliştiren baş erdemdir. Sabır ve zaman duygusu, birbiriyle ilişkilidir. Hayatın kalıcı zevkleri, beklemeyi bilenlere verilir. Meditatif bir eylem olan sabır, sadece katlanmak anlamına gelmez. İnsan kendisini bir zevkten mahrum bırakıyorsa bunun mantıklı bir nedeni olmalıdır. Aktif sabır dediğimizde de kişi hareket halinde bekler. Ümidini kaybetmez, sürekli fikir üretir. Sabır, kesinlikle haklı ve mantıklı olmalıdır. Kişiliği ezdirmek, hakkını aramamak, sabır değil pasifliktir. Bu, girişimciliği yok eder. Aktif sabır ise sessiz ama soylu bir davranıştır. Bunu çocuğunuza kazandırabilirseniz, ona hayatı boyunca vermiş olacağınız en değerli hediyeyi takdim etmiş olursunuz.
Çocuğunuza özgüven kazandırın: Çocuklarda özgüvenin yetersiz gelişmesinin nedenlerinden biri, aşırı himayeci davranan ailelerdir. Bazı anneler, çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek için aşırı korumacı tavırlar sergilerler. Çocuklarını sevgi ve şefkate boğan bu anneler, çocukları hiçbir zorlukla karşılaşmasın diye her türlü işi kendi üzerlerine alırlar. Bu tip ailelerde anne, çocuğun yapması gereken şeyleri yapar, çocuk adına düşünür, ona fazla yük vermez. Aslında bu, iyi niyetle yapılan bir eğitim hatasıdır. Çocuğun bütün sorumluluklarını üstlenmek çok büyük bir risktir. Çünkü çocuk, kendi sorununu kendi çözme becerisi kazanmaz. Bu tür bir davranışa maruz kalan çocukta, “ben yapamam” duygusu oluşur. Bu, özgüveni azaltan bir duygudur. Çocuk kendisini yetersiz, güvensiz hisseder ve annesine sormadan hiçbir şey yapamaz hale gelir, yaşı kaç olursa olsun…
Özel davranacağız diye bencillik aşılamayın, hak bilinci verin: Çocuğa doğru – yanlış, iyi – kötü bilinci küçük yaşlarda kazandırılmalıdır. Ancak bazı aileler, bu konuya gereken önemi vermiyor, çocuk küçükken – özellikle de tek çocuksa – “Bu bizim çocuğumuz, onun istediğini yapmayacağız da, kimin istediğini yapacağız? Biz kim için çalışıyoruz?” diye diye çocuğa özel bir dünya oluşturuyorlar. Tabi ki çocukta bir daha bindirildiği tahttan inmek istemiyor. Hayatta herkesin ona anne babasının davrandığı gibi özel davranmasını istiyor. Evlendiği zaman, eşinin ailesinin içine girdiği zaman, iş hayatında kendisine özel davranılmamasını hazmedemiyor, uyumsuz davranışlar sergiliyor. Çocuk ergenlik çağını tamamlayıp genç bir birey olduğu halde hak bilinci doğrultusunda hareket edemiyorsa, ona bencillik yapmadan kendisiyle yüzleşme becerisi kazandırmak gerekir.
İyilik yapmayı öğretin: Anne babalar, “çocuğuma sadece iyilik yapmayı öğretirsem herkes onu aldatır,” diye düşünebilirler. Gerçekten de kötülüğün pirim yaptığı bu zamanda bir çocuğa iyilik yapmayı öğretmek kolay değildir ama çocuk eğitiminde günümüze hakim olan yanlış yargılara, hurafelere takılıp kalmak yerine doğru olan neyse onu yapmamız gerekir. Çünkü çocuklar bu toplumun geleceğini şekillendireceklerdir.
Sosyal Medya