Anne – Baba Olmaya Hazır Olduğumuzu Nasıl Anlayabiliriz?
Çocuk sahibi olmaya karar verme sürecinde hem toplumsal kurallar hem de anne-baba adaylarının hazır hissetmeleri belirleyicidir. Yapılan araştırmalar birçok anne-babanın yeterince hazır hissetmedikleri ve bilgi sahibi olmadıkları halde sırf “olması gerektiği” için çocuk sahibi olduklarını göstermektedir. Bu da sonrasında hem çocukla ilişkide hem de onun eğitimi ve gelişimiyle ilgili problemlerin çözümünde, anne-babaların sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır.
Aslında anne-baba olmak çok ciddi hazırlık gerektiren bir durumdur. Anne-baba rolü çok fazla sorumluluk isteyen, geri dönüşü olmayan, birçok bilgi ve beceri edinmeyi ve sosyal anlamda birçok fedakârlıklar yapmayı gerektiren bir roldür. Anne-baba adayının öncelikle evliliklerinin sağlıklı bir şekilde yürüyor olduğundan emin olmaları önemlidir. Çünkü sanıldığının aksine kötü giden evlilikler çocuk sahibi olunduğunda daha iyi olmazlar ve bebek evliliğin can simidi değildir. Aksine her zaman çocuk, evlilik ilişkisi içine yeni bir yük getirir. Bu yükü kolaylıkla taşıyabilmenin en önemli koşulu ise eşlerin iyi, sağlıklı, keyifli, doyurucu bir ilişki yaşıyor olmalarıdır. Birçok anne-baba (özellikle de çalışan anne-babalar) çocuklarını çok sevmelerine rağmen onun gelişiyle birlikte zamanlarının ve enerjilerinin önemli bir bölümünü onun için ve onunla geçirmeleri nedeniyle mesleki anlamda istedikleri yere ulaşmakta zorluklar yaşadıklarını ve zaman zaman çocuk sahibi olmanın bir engel teşkil ettiğini belirtmektedirler. Özellikle, yeni doğan çocuğun, kendi akademik (iş hayatı) gelişimine engel olduğunu düşünen ve beklenilmeyen bir zamanda hamile kalan annelerin, doğum sonrası depresyon geçirme riskleri artmaktadır.
Bunları sizlerle paylaşırken bir taraftan da, bu madalyonun hiç mi diğer yüzü yok diye düşünüyorum; Ya çocuk sahibi olamayanlar, bir türlü olmasını isteyip de onu elde edemeyenler ne olacak… Evet, bu anlattıklarım sadece birileri istiyor ya da çocuk yapınca tüm sorunlar unutulur diye düşünenlerin dikkatini çekmek içindi… Bir tanıdığım vardı onunda iznini alarak kısaca onun anlattıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu konuda bunu sizlerle paylaşmama izin verdiği içinde sizlerin huzurunda ona ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Bu çift gezmeyi çok severdi. Eşiyle her yeri gezerlerdi. İşlerinden dolayı da seyahatler dışında pek evde bile buluşamazlardı. Hiç beklenmedik bir durumda eşi hamile kalmıştı. Bu durum onlar için “elveda sinemalar, geziler ve arkadaşlar” anlamına geliyordu. İlk başlarda bu çocukta nereden çıktı diyorlardı. Eşi ile birlikte, kontrollere iş yoğunluğu nedeniyle(???) gitmezdi. Bir gün eşinin kanama geçirdiğini öğrendi. Panik halinde hastaneye koştu. Eşi çok iyiydi ama artık eşi hamile değildi. Tekrar özgürlük geldi diye düşündü. Ama hep bir şeyler eksikti, o istemedikleri çocuk giderken onlara çok büyük bir ders vermişti.
İlk başta o istemedikleri bebek aslında onlara aralarında eksik kalan ve farkında olmadıkları sıcaklığı vermişti. Ama o sıcaklık artık yoktu. Tekrar hamile kalabilmek için öyle çok uğraştılar ki, ama nafile… Çocukları olmuyordu. Hayatlarında artık o eski tadı bulamıyorlardı. Bir gün o mutlu haberi aldılar. Şu anda 18 aylık çok güzel ve sağlıklı bir çocukları var. Onun yazmamı istediği cümleyi sizlere olduğu gibi yazmak istiyorum; “Kızımız artık bizimle beraber geziyor. Bizimle beraber uyuyor. Biz yemek yerken oda kendi mamasını içiyor. Oda bizim gibi gezmekten acayip keyif alıyor. Öğle uykusu geldiği zaman gölgeye çekilip biz de dinleniyoruz. Çocuk sahibi olmak için tereddüt edenlere sesleniyorum. Unutmayın her şey nasıl yaptığınıza bağlı. Çocuk asla ayak bağı değil. İsterseniz onu da kendi yaşantınıza uydurabilirsiniz. Etrafınıza da çok kulak asmayın. Bu sevgiyi arkadaşınızın çocuğunda yaşamanız mümkün değil. Hiç eşimi aldatmadım ama onu artık kızımla aldatıyorum.”
Hayat onlara sonu iyi olan bir tecrübe sağlamıştı. Eğer içinizde bu yazıyı okurken bu, onun düşüncesi diye düşünenler varsa çok haklı olabilirler.
Ama E. Roosevelt’in dediği gibi “ Başkalarının hayatından ders almak lazım. İnsan bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşamıyor.”
Dr. İbrahim Bilgen
Psikiyatrist-Psikoterapist
Kategori: Psik. Dr. İbrahim Bilgen, Yazarlar
Sosyal Medya