Amniyon Sıvısının Az Olması Nelere Yol Açar?
Hamileliğin ilk 16 haftası boyunca plasenta, amnion zarları, göbek kordonu ve bebeğin cildi sıvı üretir ve bebek büyüdükçe bu sıvı da amniyon kesesi içerisine dolar. 16 haftadan sonra fetus sıvıyı yutmaya başlar, yuttuğu sıvı böbreklerinden geçerek idrar yolundan dışarı atılır, bebek tekrar bu sıvıyı yutar, bu şekilde her birkaç saatte bir tüm sıvı yeniden dönüştürülür (evet, nihai anlamda sıvının çoğu idrardan oluşur).
Bebeğin akciğerleri de bir miktar sıvı salgılar. Sıvının küçük bir miktarı da amniyon kesesi tarafından emilerek veya göbek kordonundaki kan aracılığı ile annenin vücuduna salınır. Dolayısıyla amniyon kesesinde tam da gerektiği miktarda sıvı bulunmasının sağlanmasında fetus önemli bir rol oynar. Üçüncü trimesterin başına kadar amniyo sıvısının düzeyi artar ve genellikle 34. hafta civarında en fazla olduğu noktaya ulaşır, daha sonra da doğuma kadar yavaş yavaş azalır. Hamileliğin herhangi bir döneminde amniyon sıvısının olması gerekenden daha az olduğu tespit edilirse, buna oligohidroamniyos adı verilir. Tüm hamilelerin yaklaşık %8’inde ve genellikle üçüncü trimesterde oligohidroamniyos saptanır.
Amnion sıvısının az olduğu nasıl tespit edilir?
Su gelmesi olduysa ya da bebeğin hareketlerinin az veya hiç bulunmadığını tespit edilmesi bu sorunu akla getirir. Ayrıca geçmişte bir hamilelikte bebekte gelişme geriliği olması, anne de yüksek kan basıncı, diyabet veya lupus hastalığının olması da bu sorunu düşündürür. Bu durumda ultrason incelemesi yaparak oligohidroamniyos olup olmadığını saptar.
Oligohidroamniyos nedenleri nelerdir?
Fetal Anomaliler: İlk veya ikinci trimesterde oligohidroamniyos genellikle bebekteki bazı doğumsal kusurlardan kaynaklanmaktadır. Bebeğin böbrekleri yeterince gelişmemişse veya idrar yollarında tıkanıklık varsa amniyon sıvısının artması için gerekli idrarı üretemez. Bebekteki bazı kalp kusurları da bu soruna neden olabilmektedir.
Zarların erken yırtılması: Amnion zarının çok küçük miktarda yırtılması amniyon sıvısının sızmasına neden olmaktadır. Genellikle doğum yaklaşırken görülür. Zarların yırtılması rahim içinde enfeksiyona neden olabilmektedir. Çok nadir olarak zardaki yırtık kendiliğinden iyileşir ve amnion sıvı düzeyi normale döner (böyle bir iyileşme durumu genellikle amniyosentez sonrasında amnion sıvısının sızması durumunda görülmektedir). Bu durumda yatak istirahatı önerilmekte ve enfeksiyon açısından sorun yaşanmadığı müddetçe, doğum için 37. haftanın dolması beklenmektedir.
Plasentaya ilişkin sorunlar: Plasentanın bebeğe yeterince besin ve kan tedarik edememesine neden olan bir sorun olması durumunda, bebek yeterli düzeyde idrar yapamayabilmektedir. Üçüncü trimesterde bu sorun tespit edilmesi durumunda genellikle yatak istirahatı önerilir.
İkizden ikize transfüzyon sendromu: Her biri ayrı kesede bulunan ikiz gebeliklerde %10-15 oranında ikizden ikize transfüzyon sendromu gelişme riski söz konusudur. Plasentada bir sorun olması halinde bu durum gelişmekte ve plasentadan gelen kan tedariki ikizler arasında eşitsiz olarak dağılmaktadır. Böylece kan tedarikini daha az alan “verici-donor” ikizde oligohidroamniyos, kan tedarikinin fazlasını alan “alıcı” ikizde ise polihidroamnios gelişmektedir. Bu durumdaki ikizlerin üçte ikisi ne yazık ki yaşayamamaktadır. Bundan dolayı ikiz gebelikte ultrason kontrollerinin daha sık yapılması ve bebeklerin gelişimlerinin yakından izlenmesi gerekmektedir.
İlaçlar: Çoğunlukla yüksek kan basıncının kontrol edilmesinde kullanılan ACE inhibitörleri ve indometasin ve hatta ibuprofen gibi prostaglandin inhibitörleri oligohidroamniosa neden olabilmektedir. Hamilelik sırasında bu ilaçlardan kaçınılması gereklidir.
Oligohidroamnios hangi risklere yol açar?
Amniyon sıvısının az olmasının yol açacağı riskler hamilelik haftasına bağlı olarak farklılık gösterir. Bebeğin kasları, kolları ve bacakları, akciğerleri ve sindirim sisteminin gelişmesi için amnion sıvısı gereklidir. İkinci trimesterde bebek soluk almaya ve amniyo sıvısını yutmaya başlar ve bu da akciğerlerin olgunlaşmasını sağlar. Hamileliğin ilk üç ayında amnion sıvısının eksik olması, bebeğin organlarının sıkışarak yeterince gelişmemesi ve erken doğum ve düşük doğum riskinin artması gibi ciddi sorunlara yol açabilir. Hamileliğin ikinci üç ayında meydana gelmesi ise rahim içi gelişme geriliği, erken doğum, doğum sırasında kordon dolanması, mekonyum yutulması gibi tehlikelere yol açar.
Sosyal Medya